Detaylı Filtre

Stok Durumu

    PLAK


  • Plak Hakkında Bilgiler


    Plak satın almak ilk başlarda karışık bir durum olarak karşımıza çıkabilir. Biz Mamati Koleksiyon olarak siz müşterilerimiz için bir satın alma rehberi hazırladık. Şuan bulunduğunuz sayfa üzerinden Plak ürünleri hakkında yardımcı olacak bazı bilgileri bu sayfada bulabilirsiniz.

    Plak Nedir?


    Plak hakkında teknik bir bilgi vericek olursak, iki yüzünde de analog bir ses kaydı bulunan termoplastikten yapılmış bir malzemeden oluşan disktir.

    1877 yılında Thomas Edison, tarafından ince bir kalay levhası bulunan silindiri çevirip, çelik bir iğne ile bir çoçuk şarkısı olan "Mary had a little lamb / Mary'nin küçük bir kuzusu var şarkısını kayıt eder. Bu aygıtın adı ise Fonograf'dır. Bu aygıtın amacı ise kayıt edilmiş bir sesi tekrar seslendirebilen ilk aygıt olarak tarihe geçmiştir. Sesin kayıt edildiği silindir ise Türkçe'de kovan ismi verilmiştir. Kovanların ilginç özelliği ise çoğaltma özelliği bulunmamasıdır. Her kovan için yeniden kayıt alınması gerekiyordu.

    Thomas Edison'un kayıt platformu olan silindire rakip olarak 1880'lerin sonlarına yakın Emile Berliner tarafından icat edilen gramafon'un medyası ise ufak ve disk şeklinde idi. Bu disklere ülkemizde Taş Plak denildi. Taş Plak zamanla, Edison'un bulduğu kovanların yerini aldı. Bu süreç o kadar da hızlı ve kolay olmadı.

    Türkiye'de kurulmuş olan ilk plak fabrika ve stüdyosu olan Orfeon Records 1912'de Blumenthal ailesi tarafından kurulmuştur. Bu açılan fabrika da çok önemli kayıtlar gerçekleştirildi. Yapılan kayıtlar Türk taş plaklarının emeği sayılır bir bölümünü oluşturmaktadır. En önemli sanatçılar yaptığı sanatlarıyla bu koleksiyonlarda yerini aldılar. Türkiye'deki ilk taş plak kayıtlarından bir kısmını Türk Sanat Müziği'nin efsanevi virtüözü olan Tanburi Cemil Bey'e aittir.

    1984 yılında ABD'li bir Columbia firması olan, LP (Long-Play) Türkçe ismiyle Uzunçalar'ı icat etti. Taş plaklar gözlenimlere göre hem çok kolay kırılıyorlardı hem de kısa kayıt yapılabiliyordu. Yaklaşık 5 dakika kadar kayıt alınabilmekteydi. LP Plaklar ise plastik bir malzemeden yapıldığı için daha dayanaklı ve tek bir yüzüne 20 dakikadan daha fazla kayıt yapılabiliyordu. LP plaklar 30 cm. çapında ve dakikada 33 1/3 devirdir.

    1948 yılında RCA firması tarafından üretilen 45'lik dediğimiz 17.5 cm. çapında olan ve dakikada tamamen 45 devir olan plakları piyasaya sürdüler.

    Plak Türleri Nelerdir?


     

    Plaklar; dakikada sağladıkları dönüş sayısına yani devir sayısına göre 33' lük, 45' lik veya  78' lik gibi  çeşitlere ayrılır.

    16 Devir Plak
    Dakikada 16 devir dönen bu plaklar dünya genelinde çok az üretilmiştir ve piyasada yok denecek kadar azdır.

    45' lik Plak
    45 devir plaklar en çok üretilen plak türüdür. Plağın her iki yüzünde de birer adet şarkı barındırır ve ebat olarak  7 inç çapındadır.

    EP Plak
    45 devirlik olmasına rağmen içerisinde ikiden fazla şarkı barındıran plaklardır.

    Mini LP Plak
    45 devirlik plak olmasına rağmen ikiden fazla şarkı bulunan ve 33 devirde çalan plak türüdür.

    33' lük Plak (LP)
    33' lük plaklar bilinen adıyla Long Play (LP) veya Uzunçalar' dır. Dakikada 33 devir dönerler ve içerisinde genelde tam bir albümü barındırırlar. Her bir yüzünde 4 - 9 şarkı kayıtlıdır. 33' lük plağın ebatı  12 inç çapındadır.

    Maxi Single
    33' lük plak ebatında olup her bir yüzünde bir adet şarkı kayıtlıdır ve 45 devirde çalar.

    78' lik Plak (Taş Plak)
    78'lik plaklar, bilinen adıyla Taş Plaklar ebat olarak 33' lük plaklara yakındır. 1890' larda ortaya çıkan bu plakların yapımında kullanılan ebonit maddesi sebebiyle ülkemizde Taş Plak olarak isimlendirilmiştir. Sert ve kırılgan bir yapıya sahip olan Taş Plaklar çok hassastır ve çok çabuk kırılabilirler.
     


     

    Plak sizi çağırıyor!

    Konuşmanın nasıl başladığına dair birçok teori atıldı ortaya. Ancak müziğin başlangıcı için tek şey söylenebilir: taklit.

    Yapılan arkeolojik kazılarda rastlanan tabletlerde dans eden insan figürlerinin varlığı, müziğin eskiliği hakkında bilgi verecek niteliktedir. Rüzgârın, yağmurun, dalgaların sesinden sonra insanların ellerini kullanarak yaptıkları aletlerle çıkardıkları sesler müziğe yönelik ilk adımdır. Sesleri rastgele olmaktan çıkarıp uyumlu hâle getirme çabasıdır. Taşa, ağaca, suya vurularak ortaya çıkarılan sesler aynı zamanda insanda bir beğeniyi başlatır. Küçük bir bebeğin gözlenmesinde aynı güdüsel davranışın olduğu hemen fark edilir. Bir bebek yanlışlıkla ayağını oturduğu sandalyeye vurduğunda ses çıktığını algılar ve aynı hareketi tekrar etmeye başlar. Üstelik bunu yaparken sevinç çığlıkları atmayı da unutmaz. Böylelikle çıkarılan sesin ahengine kendini kaptırmaya başlar.

    Seslerin zihindeki bir yolculuktan sonra bütünlüklü bir şekilde dış dünyaya ulaşması, müzisyenin toplum içerisindeki farklılığını doğurur. Ancak bu farklılıkla karşılaşabilmek, onun üretimini dinleyebilmek herkese kısmet olacak türden bir şey değildir. Çünkü bir yerde, bir anda bir kitleyle paylaşılan bir eserdir müzik. 

    Müziğin, yalnızca icra edildiği yerde bulunan dinleyicilerle sınırlı olduğu anların üzerinden uzun zaman geçti. Bir zamanlar konser anında dinlenen müzikler, gelişen teknolojilerle birlikte kayıt altına alındı ve üretilen müziğin sonraki yüzyıllara ulaşmasının yolu açıldı. Dünyanın bir ucunda üretilmiş olan bir müziğin, diğer ucundaki bireye ulaşması sağlandı. Ancak bu, çok uzun yıllar aldı.

    Gramafon, pikap, makaralı bant, kaset, cd, dvd, mp3, mp4, spotify, itunes, gibi kelimeler arka arkaya sıralandığında yalnızca müziğin tarihi gelişimi özetlenmiş olmuyor. Bu kavramlar, kendi dönemlerinde, mutluluktan hüzne, aşktan ayrılığa, ezilmişlikten başkaldırıya varıncaya dek insanı insan yapan türlü duyguların tercümanlığını üstlenmiş sanatçıların dinleyicilere ulaşmasını sağlayan köprülerdir. Ortaya çıkan her kavram, kendinden öncekileri tahtından indirmiş, kendi saltanatını sürdürmüştür. Gramafonlarla çalınan taş plakların yerini plaklar alınca, en kaliteli sesin en yaygın kitleye ulaşılacağı düşünülmüştür elbette. Ancak makaralı bantlar ve ardından kasetin çıkması, taşınabilirlik kolaylığı sağladığından daha çabuk yaygınlaştı. Bir dönem insanların elinde veya cebinde walkman’lerin bulunduğunu hatırlamak bile kasetin dinleyicilere altın çağ yaşattığını söylemek için yeterlidir. Kasetlerin zaman zaman nemden dolayı ses kaybına ulaşması, teyplerin okuyucularına sarılması gibi hatalar, ondan uzaklaşmanın da nedenlerden yalnızca ikisidir. Ancak şekil olarak plağın küçülmüş hâli olarak algılanabilecek cd’nin keşfi, müzikteki son nokta olarak düşünülmüştü. Bir cd çalardaki netlik, istenen şarkının anında tekrar tekrar çalınabilmesi, cd çalarda istenen şarkıların istenen sırayla çalınmasını sağlayan program özelliklerinin bulunması; dinleyicilerin müzikle biraz daha haşır neşir olmasını sağladı. Bunu çok fazla yaygınlaşmasa da ses ve görüntünün birlikteliğiyle sunulan konser dvd’leri takip etti. 

    Günümüzde müzik dünyasındaki üretimsizlikte sonun başlangıcının, sesin sıkıştırılmasıyla elde edilen mp3’le başladığını söylemek gerekiyor. Bu müzik formatının, bilgisayarlarda ve mp3 çalarlarda birçok albümün yer aldığı cd ve dosyalarda dinlenebilmesi, insanlarda bir rahatlık düşüncesi yarattı. Başka bir deyişle insanlar, her an her yerde müziğe ulaşılabilirliğin tadını çıkardı. Ancak bu rahatlık, aynı zamanda müzikten ve müziğin kalitesinden de ödün vermek anlamına geliyordu. Birçok insan farkına varamasa da mp3’teki seslerde meydana gelen bozukluk gerçek müzikseverlerde bir hoşnutsuzluk yaratmaya başladı. Derken, internet üzerinden dijital servis sağlayıcıları buna bir çözüm üretmeye çalıştılar. Spotify, itunes gibi firmalar, Cd formatında aldıkları şarkıları mp4 formatıyla sunmaya başladılar. Bu format mp3’ten bir gömlek üstün olduğu için günümüzde dinleyicilerin çoğu artık yeni cd satın almak yerine çıkan albümleri ya da hoşlarına giden şarkıları bu siteler üzerinden dinliyorlar.

    Peki ama birdenbire ne oldu? Her şey yolunda iken, neden insanlar müziğe ulaşma konusunda eskiye merak saldı? Herkesin cebindeki telefonlarda her tür müziği dinlemek varken insanlar, neden yeniden pikap almaya başladılar? Neden internet sitelerinde 45’lik ve 33’lük plak arayışı bu kadar çok arttı?  İnsanları yeniden plak satın almaya, internet sitelerindeki plak türleri arasında seçki yapmaya iten bir şeyler olmalı. Günümüz müzikseverlerin dijital dünyanın en pürüzsüz ama yapay sesinden sıkılmasının bir sırrı olmalı.

    Bunu çok derinlerde aramanın pek de anlamı yok. Çünkü insanlar her alanda minimal yönelimlere girmeye başladılar. Müzik afişlerine bakın. Bir dönem en parlak renkler, en cafcaflı fotoğraflarla süslenmiş olan afişlerin yerini renk geçişlerinden oluşan bir zemin ve bir objeden oluşan afişler aldı. Müzik, kitap, yemek, giyim gibi birbirinden çok farklı alanlardaki bu yalınlığa yönelme, “Basit, güzeldir.” kuralının bir yansıması sayılabilir. İnsanların plak arayışlarına yön veren ögelerden birinin plak kapağı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Örneğin 70’lerde birçok kapağın, çok yalın ama estetik çizgilerden oluşması tesadüf değildir. 

    Bu sadelik arayışı, gelinen noktada toplum hayatındaki karmaşadan da kaynaklanmaktadır. Bugün bir kent meydanında durup gözler kapatıldığında gürültü kirliliği hemen anlaşılır. Bu, aslında dijital dünyaya hâkim olan bilgi karmaşasının bir yansımasıdır. Her şey vardır, ancak bunlar iç içedir ve anlaşılmaz niteliktedir. Oysa insan beyni, her şeyi en ince detayına kadar süzecek yapıdadır. İnsanların farkına varmadan plaklara yönelmesinde bunun önemli bir katkısı vardır.

    Plaklardaki müzik kalitesinin ayrıcalıklarından söz etmemek olmaz elbette. Plakların tercih edilmesinin en önemli nedeni kayıtların analog sistemle yapılmış olmasıdır. Çünkü analog kayıtlarda her enstrümandan çıkan her nota hakkıyla dinleyicinin kulaklarına ulaşır, hiçbir ses birbirine karışmaz ve müzik tüm saflığıyla yüreklerin tellerine dokunur.

    Bir diğer etken de tüketim karşıtlığını içerir. Cd’ler veya mp3’lerle birlikte öne çıkan şarkılarla yetinme, tekrar tekrar onları dinleme, diğerlerini göz ardı etme anlayışı da plaklarla birlikte yerle bir olur. Çünkü plak pikaba takıldığı anda, albümün tamamı dinlenir. Bu da sanatçıların emeğinin dinleyicilere ulaşması demektir.

    Plak dinlemek, insanın kendine zaman ayırması anlamına gelir. Yolda yürürken, otobüste, metrobüste giderken plak dinleme şansınız yoktur. Plak çaların kapağı açmak, plağı, sanatsal bir tasarımın ürünü olan kapağından çıkarıp pikaba yerleştirmek ve onun çıkardığı ilk cızırtıyla farklı bir dünyanın kapısı aralamakla insan kendi iç yolculuğuna çıkar. 

    Plak biriktirmek gerçek anlamda müzik biriktirmek demektir. Çünkü, plak, müzikseverlerin gözünde değerini hiçbir zaman yitirmeyen hatta zamanla değer kazanan bir objedir. Son zamanlarda birçok kişinin antikacıları dolaşarak plak bulmaya çalışması biraz da bununla ilgilidir.

    Plağın popülerliği müzik firmalarını yeniden plak üretmeye itti. Bu kayda değer bir adım elbette. Ancak unutulmaması gereken şey şu: Plak analog ses sistemiyle bir tahta oturdu. Dijital kayıtla oluşturulmuş bir albümün plakta dinlenmesi aynı tadı vermeyecektir. Eğer gerçekten plak üretimi devam edecekse analog kayıt yapılması şarttır. Aksi bir durum, mikro dalga fırınında ısıtılmış bir yemeğin güvece konup sunulmasından öte bir anlam taşımaz. Bu yaklaşım gerçek müzikseverler tarafından hoş görülecek bir tutum değildir. 

     

    Son dönemden yeniden basılan plaklar yerine eski kayıtların aranması da dinleyicilerin doğru yolda olduğunu göstermektedir. Eğer gerçek bir plak dinleyicisiyseniz sizin ihtiyaçlarınızı karşılayacak bir kaynağa ihtiyaç duyacaksınız. Şu anda bulunduğunuz yer, aradığınız yerdir, bunu unutmayın!

    PLAK DÜNYASI

    Plak biriktirmek meşakkatli, masraflı fakat bir o kadar da keyifli bir iştir. plağın seçimi, temizliği, muhafazası ve dinleme şekli plak koleksiyonunun en sorunsuz biçimde uzun yıllar korunabilmesi için dikkat edilmesi gereken noktalardır.

    Plak seçimininde etkili olan bazı unsurlar şöyle;

    plağın fiziksel durumu

    Plak, yapısı gereği çizilmeye müsait bir metadır. zarfında/kabında saklanmayarak ortalıkta gelişigüzel bırakılan veya üst üste koyulan plaklar kaçınılmaz olarak bir süre sonra sürtünmeden dolayı çizilmeye maruz kalacaktır,bu da sürekli bir dip sese sebep olacağı için ses kalitesini ve dinleme zevkini azaltacaktır. genel kanı bütün plakların cızırtılı ses verdiği yönünde olsa da aslında yeni bir plağın ses temizliği neredeyse cd'ye muadildir. ayrıca bazı plaklarda çatlak, kırık veya kopmuş kısımlar olabilir. koleksiyon amacı dışında dinlemek için bu tür plakları almamak gerekir. sonuç olarak plağın fiziki durumu hem dinleme kalitesini hem de koleksiyon değerini direkt etkiler. eğer plağı alırken dinleme imkanı yoksa plağın durumunu iyi aydınlatılmış bir ortamda incelemek gerekir. zira plağın görüntüsü dinleme kalitesini çok büyük oranda yansıtır.

    Plak kapakları

    Genel olarak plağın koleksiyon değerini etkiler. temiz, yırtığı, eksiği ve kat izi olmayan kapak hem görsel olarak daha hoş durur, hem de plağın daha iyi muhafaza edilmesini sağlar. bununla birlikte alınacak plağın promosyon özelliklerinin de bilinmesi önemlidir. zira bazı lp plaklar şarkı sözlerini ve/veya müzisyene/gruba ait fotoğrafları içeren bir kitapçığa, özel tasarımlı bir iç zarfa ve şömize sahip olabilir. ayrıca zarf veya açılır kapak olarak iki farklı şekilde sunulmuş olabilir. eksiksiz bir plağın koleksiyon değeri artacağı için bu noktalara dikkat etmek gerekir. 45'lik plaklarda ise böyle ayrıntılar yoktur. genel olarak kağıt zarf, az bir kısmı ise karton zarf/açılır kapak şeklinde sunulur.

    plak seçimiyle ilgili önerim; kendinize bir kondisyon alt sınırı atayın ve o sınırın altındaki plakları özel durumlar dışında almayın. ancak bu şekilde iyi bir koleksiyona sahip olabilirsiniz. bir koleksiyoner için plak kabı da plak kadar değerlidir. ancak nadir ve iyi durumdaki bir plağı sırf kabı kötü halde diye almamak da olmaz. belki başka bir yerde sadece kapağını veya plağı değil ama kapağı iyi durumda olanını bulma ihtimali olabilir. bunun dışında temiz ve yıpranmamış olmasına rağmen bir şekilde yırtılmış olan kaplar görünmez bantla ve bir kağıt yapıştırıcısıyla kullanılabilir hale getirilebilir.

    Plağın temizliği

    Sahaflardan, internetten veya plakçılardan almış olduğumuz plaklar genelde kirli olarak elimize geçebilir, o nedenle temizliğinden emin olmadığımız plağı, dinlemeden önce kısa bir temizlik işleminden geçirmemiz gerekiyor. öncelikle tozu çeken ve plağa zarar vermeyecek nitelikte micro fiber yapıda bir bezi distile su ile nemlendirerek plağı tozlarından iyice temizlemeliyiz, bunu yaparken plak oluklarının yönünü takip etmek gerekir. Temizleme işleminin ardından anti-statik plak fırçasıyla plak oluklarının üzerinden tekrar geçip, Plağımızı kullanıma hazır hale getirebiliriz. Daha sonra,ara ara fırça yardımıyla plağımızda oluşan yeni tozları ve elektriklenmeyi gidermekte fayda vardır..

    Plağın muhafazası

    Birinci kural, hiç bir plağı kapsız olarak saklamayın. eğer plağın özgün kapağına sahip değilseniz piyasada bulabileceğiniz plak kaplarından yararlanabilirsiniz. LP plakların ayrıca iç zarfı da olmalıdır. iç zarfları da piyasadan temin edebilirsiniz. daha değerli bir koleksiyona sahip olmak için plakları ayrıca pvc bazlı dış kaplarda muhafaza edebilirsiniz. bunların dışında nemli ve tozlu ortamlar plaklar için risk oluşturacağından bu duruma da dikkat edilmelidir.

    Dinleme şekli

    Plağın temini, temizliği ve muhafazası konularına dikkat edilse bile yanlış kullanımdan dolayı dinleme esnasında plaklar zarar görebilir. o nedenle pikabın gerekli bakımları yapılmalı ve kullanım süresi dolan iğne yenisiyle değiştirilmelidir. ayrıca kol ayarı da en uygun oranda olmalıdır. zira fazla verilen ağırlık plak oluklarına yapılan baskıyı arttıracağından daha çabuk yıpranmasına yol açacaktır. pikap kolunun elle kullanımı da plakların zamanla yıpranmasına neden olmaktadır.

    Sonuç olarak plak dinlemek kalite ve zevk işidir. Plağın bulunması, temizlenmesi, kapağının onarılması, saklanması hatta dinlemek için kabından çıkartılması bile keyif vericidir. dinlemeye başlandığında ise bu keyif daha da artar. plak kaydındaki o sesin ahengi başka hiç bir medyanın veremeyeceği bir etkidedir. keyifli dinlemeler.

    Plak Kondisyonunda kullanılan terimler

    ss (still sealed – ambalajı açılmamış): orjinal fabrika ambalajı hiç bir şekilde açılmamış plaklar için kullanılır.

    m (mint – hiç kullanılmamış): ss’den tek farkı orjinal ambalajının olmaması yahut açılmış olmasıdır. hiç iğne değmemiş plaklar için kullanılır.

    m- (mint minus): en yüksek derecede itina ile kullanılmış, en ufak defosu bulunmayan plaklardır.

    ex (excellent – mükemmel): minimum derecede kullanılmışlık belirtileri bulunur. herhangi bir çizik bulunduğu takdirde bu tanımlama kesinlikle kullanılmaz; sadece çok hafif bir kaç sıyrık varsa kullanılabilir.

    ex- (excellent minus): plağın ve kapağın çeşitli yerlerindeki (sırt, etiket, disk yüzeyi...) kullanılmışlık belirtileri görülebilir ölçüdedir. plakta rahatsız edici bir çizik veya dipses bulunmamalıdır.

    vg+ (very good plus – iyi durumda): plak ve kapak belirgin bir kullanılmışlık arz eder. disk yüzeyinde çeşitli sıyrık ve izler vardır, ve parlaklık hafifçe kaybolmuştur. herhangi bir atlama ve takılma kesinlikle bulunmaz. kapakta çeşitli aşınmalar ve hafif bükülmeler olabilir ama herhangi bir yırtık veya eksik olmamalıdır.

    vg (very good – vasatın üstü): plak ve kapak oldukça fazla derecede kullanılmıştır. disk yüzeyi parlaklıklığını kaybetmiştir, çeşitli çizik ve izler içerir. hafif iğne ağırlığında takılmalar olabilir ama hiçbir atlama olmaması gerekir. plak kapağı aşınmıştır, rengi solmuş olabilir. diskin izi (ring wear) belirgin şekilde görülür.

    g (good - vasat): plak ve kapak aşırı derecede kullanılmıştır. plakta derin çizikler bulunabilir, atlamalar ve takılmalar vardır. kapak çok yıpranmıştır, disk izi çok belirgindir ve kapakta çeşitli bükülmeler ve yırtıklar vardır.

    p (poor – kötü durumda): plaktaki çizikler çok fazla ve derindir. disk yüzeyi ve etiket çok yıpranmıştır. hatta kapak yırtık ve eksik; plak, kırık olabilir. bu durumdaki bir plak zaten sık olarak satışa sunulmaz; ancak tarihi veya arşivsel önemi büyük olan plaklarda mevzu bahis olabilir.

    ZEKİ MÜREN

    Şarkıcı, besteci, söz yazarı ve oyuncu Zeki Müren, 6 Aralık 1931'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Bursa'da tamamlayan ve yeteneği babası tarafından keşfedilen Müren, Tamburi İzzet Gerçeker'den solfej ve sanat müziği usul dersleri aldı.

    Klasik Türk müziğinin en büyük isimlerinden biri olarak kabul edilen sanatçı Zeki Müren, ilk bestelerini 1940'larda yaparken, bir yandan İstanbul Boğaziçi Lisesi'ne yatılı öğrenci olarak devam etti. Dönemin ünlü müzisyenlerinden Agopos Efendi ile udi Kirkor Efendi'den 1949'da dersler almaya başlayan Müren, daha sonra Refik Fersan ve Şerif İçli hocalardan fasıl musikisi, klasik Türk müziği makamları, usül ve kuramları üzerine dersler aldı.

    "Zehretme Hayatı Bana Cananım" adlı parçası İstanbul Radyosu'nda okunduğunda henüz 17 yaşında bir lise öğrencisi olan Müren, 1950'de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nin (Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi) Yüksek Süsleme Bölümü Sabiha Gözen Atölyesi'nde yüksek öğrenime başladı. Aynı yıl İstanbul Radyosu'nun açtığı sınava giren Zeki Müren, 1951'de İstanbul Radyosu sanatçılarından Perihan Altındağ Sözeri'nin aniden rahatsızlanması üzerine konser vermek için radyodan çağrıldı. Programda, 45 dakikalık başarılı bir canlı performans sergileyen Müren'in müzik kariyeri bu konserden sonra yükselişe geçti.

    ‘BEKLENEN ŞARKI’ GELDİ, İLK FİLMİNİ 1954'TE ÇEKTİ

    Müren, 1954'te Cahide Sonku ile başrolünü paylaştığı "Beklenen Şarkı" filmi ile sinemaseverin karşısına ilk kez çıktı. On bestesinin de yer aldığı müzikal niteliğindeki bu film, Zeki Müren'i görmek isteyenlerin akınıyla gişe rekorları kırdı. Sonradan on yedi filmde daha başrol oynayan ve filmlere kendi şarkılarının adı verilen sanatçı, 1955'te Arena Tiyatrosu'nun "Çay ve Sempati" adlı oyununda da sahneye başrol olarak çıktı.

    Vurgulu ve ince yorumuyla, ahenkli sesiyle ve tasarımı kendine ait gösterişli kostümleriyle dikkati çeken Müren, 1955'te çıkardığı "Manolyam" isimli eseriyle Türkiye'de ilk kez verilen Altın Plak Ödülü'nü kazandı.

    SON KONSERİNİ BODRUM KALESİ'NDE VERDİ

    Zeki Müren, 1965'te farklı zamanlarda yazdığı şiirlerini, "Bıldırcın Yağmuru" adıyla kitap ve kaset olarak yayımladı. Televizyonun gündelik hayattaki payını arttırmasıyla birlikte, sahnelerden ekranlara doğru geçmeye başlayan Müren, amatör olarak ilgilendiği resim ve desen tasarımı sergileri de açtı.

    Kalp yetmezliği, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı nedeniyle, 1970’li yılların sonuna doğru sanatsal çalışmalarında perde arkasında kalmayı tercih eden "Sanat Güneşi", 1980'de Kuşadası'nda, 1983'te de Paris'te geçirdiği kalp krizlerinin ardından, daha çok Muğla Bodrum'daki evinde yaşamaya başladı.

    Sanatçı, farklı kesimlerden insanların sevgisini kazanabilmiş nadir sanatçılardan olurken, geliri antik tiyatronun restorasyonuna harcanmak üzere, Bodrum Kalesi'nde son konserini 1984'te verdi ve sonrasında evine kapandı.

    Bir yılda yüz civarı konser verdiği dönemler olan ve iki yüz civarında eser besteleyen sanatçı, çalışmalarından dolayı 1991 yılında "Devlet Sanatçısı" unvanına layık görüldü.

     

    Müren, TRT İzmir Radyosu'nda canlı yayında rahatsızlanarak 24 Eylül 1996'da hayatını kaybetti ve cenazesi, binlerce kişinin katılımıyla kaldırılarak Bursa Emir Sultan Mezarlığı'nda toprağa verildi.

    Tüm mal varlığı vasiyeti üzerine Türk Eğitim Vakfı (TEV) ve Mehmetçik Vakfı tarafından eşit olarak paylaşılan Zeki Müren'in son yıllarını geçirdiği ev de Kültür ve Turizm Bakanlığı, TEV ve Mehmetçik Vakfı arasında imzalanan protokolle 8 Temmuz 2000'de müze olarak kullanılmaya başlandı.Zeki Müren 600'ü aşkın plak, kaset, CD doldurdu.

    Şarkıları dillerden hâlâ düşmeyen sanatçının bazı albümleri şöyle:

    "Senede Bir Gün", "Pırlanta 1-2-3-4", "Hatıra", "Anılarım", "Mücevher", "Güneşin Oğlu", "Nazar Boncuğu", "Zirvedeki", "Sükse", "Kahır Mektubu", "Eskimeyen Dost", "Hayat Öpücüğü", "Masal", "Helal Olsun", "Aşk", "Kurbanı", "Gözlerin Doğuyor Gecelerime", "Ayrılık İşte", "Karanlıklar Güneşi", "Şarkılar", "Dilek Çeşmesi", "Bir Tatlı Tebessüm", "Doruktaki Nağmeler", "Sorma"(AA)

    Şimdi ise sizleri Barış Manço'nun Kol Düğmeleri adlı 45'lik plağıyla baş başa bırakıyoruz...

Sepetinizde ürün bulunmamaktadır
X
WhatsApp destek ekibimiz sorularınızı cevaplıyor.
Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim?
WhasApp Destek Hattı
ShopPHP E-Ticaret | v4